Barışta hayır vardır

“`html

1985 yılının soğuk kış günlerinden birinde, ailece sabah kahvaltısı yapıyorduk. Evimizde televizyon bulunmadığı için, haberleri radyo aracılığıyla takip ediyorduk. Sunucunun sesindeki derin hüzünle, şu sözleri duyduk: “Sayın dinleyiciler, kahreden bir haberi sizlerle paylaşmam gerekiyor. Dün gece, belirli bir şehirdeki askeri karakolumuza yapılan bir saldırıda çok sayıda askerimiz hayatını kaybetti, bazıları da yaralandı. Bu hain terör saldırısını, PKK adlı terör örgütü üstlendi.” Bu durum, tüm aile bireylerini büyük bir üzüntüye boğmuştu. İşte o andan itibaren, ilk kez bu acımasız terör örgütünün adını duymuş oldum. Zaman geçtikçe, benzer haberleri daha sık duyar hale geldim, her seferinde içimde derin bir yara açılıyordu. Şehitlerimize büyük bir acı ile yas tutarken, zorla kandırılıp terörist haline getirilen gençlere de acıyordum. Zamanla bu örgütün, hangi nedenlerle ve nasıl yabancı güçlerce desteklendiğini anlamaya başladım. 2000 yılında Londra’dayken, arkadaşlarımın “Yakınlarda PKK sembolleriyle dolu bir mahalle var.” demesi üzerine çok şaşırdım ve o mahalleyi görmek istedim. Büyük kameramla orada görüntüler almıştım ve o gün, bu terör şebekesinin kimler tarafından korunduğunu kendi gözlerimle görme fırsatı buldum.

Yıllar ilerledikçe, PKK’nın terör eylemleri de devam etti. Askerî karakollarımızı hedef alarak binlerce askerimizi ve polisimizi şehit etti; masum sivillerin ölümüne de neden oldu. Nihayetinde devletimiz güçlendi, sızmış olan hainlere karşı adımlar atıldı ve bu çaresizlik içindeki terör örgütü, kendi cenaze namazını kendisi kılacak noktaya geldi ve feshetmek zorunda kaldı. Rabbimize binlerce kez şükrediyoruz. Ülkemizi bu terör belasından kurtaran, birazcık bile katkısı olan herkesten Allah razı olsun. Bir yıl önce, PKK’nın kendi kendini feshetmesini hayal etseydik inanmazdık. Tarihte, bu olayın ülkemiz için yirmi birinci yüzyılda yaşanan en önemli olaylardan biri olarak kaydedileceğinden şüphe yok. 15 Temmuz sonrası Türkiye büyük bir temizliğe girdikten sonra, bugün PKK kendini feshetti. Böylece, devletimiz ve milletimiz, kısa bir zaman diliminde iki büyük tehditten kurtulmuş oldu. Umarız ki gelecekte kimse, terör örgütü kurmaya cüret edemez; yabancı güçlerin çıkarları doğrultusunda ülkemizi karanlığa sürükleyecek ihanetlerde bulunamaz. Dinî, ideolojik veya etnik duyguları kullanarak düşmanca eylemler planlayanlardan arınmış bir ülkede yaşamak hepimizin hedefidir. Bu nedenle, düşüncelerimizin, yaklaşımlarımızın ve eylemlerimizin bu ortak amaca hizmet etmesi önemlidir. Terörsüz bir Türkiye istiyorsak, barış ve huzurun devamı için hoşgörüyü benimsemeli ve birlikte yaşam kültürünü içselleştirmeliyiz.

Konuya Kur’an-ı Kerîm perspektifinden baktığımızda ise şu hususları dikkate almak önemlidir:

  1. Hikmetli Kitabımız, insanları farklı ırk ve kabilelere ayırmanın hikmetinin onları birbirlerinden ayırmak değil, farklılıklarıyla tanıyıp kabul etmek ve kaynaşmak olduğunu belirtmektedir (Bk. Hucurât 49/13).
  2. Her dil, Allah’ın bir âyetidir (Bk. Rum 30/22). Bu nedenle, insanlar anadillerini kullanmaktan mahrum bırakılmamalıdır; bu, bir âyetin göz ardı edilmesidir.
  3. Bütün dinler bireye aittir (Bk. Kâfirûn 109/6). Hiçbir insan zorla bir inanç kabul ettirilemez. Yüce Allah, hakikati tüm insanlığa sunmuştur; dileyen kabul eder, dileyen etmez. Ancak, bu kabulün sonsuz yaşamda önemli sonuçları olacaktır (Bk. Bakara 2/256).
  4. Barış içinde yaşamak yalnızca iyidir. Barış sağlamak, savaşmak ve kavga etmekten daha üstün bir çözümdür (Bk. Nisâ 4/128).
  5. Müminlerin en önemli özelliklerinden biri “muslih” olmaktır; yani barışı ve huzuru sağlamaktır. Müminler, toplumun refahını sağlamak için çaba göstermelidir; bu, onların en büyük görevlerinden biridir. Münafıklar ise, kaos ve kargaşayı besleyen karşıt kişilerdir (Bk. Bakara 2/11, 205, 220; Hud 11/117).

Peygamber Efendimiz’in (sav) hayatına baktığımızda, Kur’an’ın bu hikmetli mesajlarını uyguladığını görmekteyiz. Her zaman barışın yanındaydı; savaşmak gerektiğinde ise cesaretle bu yola başvurmuştur. Gereksiz yere savaşa girmemiş, Mekke döneminde şiddeti teşvik etmemiştir. Medine’ye hicret ettikten sonra, oradaki toplumun barış ve huzur içinde yaşamasını önceliklendirmiştir. Medine’de, çoğunluğu müşrik Araplar ve Yahudiler oluşturuyordu; Müslümanlar sadece %15 oranındaydı (Medine’nin nüfusu on bin civarındaydı. Dört bin beş yüzü Arap, dört bini Yahudi, bin beş yüzü ise Müslümandı). Hicretten kısa bir süre sonra, Efendimiz (sav), Medine’yi oluşturan tüm kabilelerle bir sözleşme imzalayarak, bu sözleşmenin dünya tarihinde bir ilke olduğunu kanıtlamıştır. Sözleşmenin temelinde, Medine’deki farklı inanç ve kabile mensuplarının barışçıl bir şekilde birlikte yaşaması gerektiği vurgulanmaktadır.

Bugün de Efendimiz’in (sav) öncülüğünde hazırlanan bu sözleşmenin ruhunu anlamak ve farklı inanç ve ideolojilere sahip insanlarla hoşgörü içinde yaşamayı benimsemek büyük önem taşımaktadır. Ülkemizin daha yaşanabilir bir yer olması ve gelecek nesillere daha güçlü bir devlet bırakmak için birlikte yaşama kültürümüzü geliştirmeliyiz. Bu bağlamda, dinî grupların ve toplumun diğer kesimlerinin, “Memleketimde huzurun sağlanması için nasıl katkıda bulunabilirim?” sorusunu sorarak değerlendirmeleri gerekmektedir. Nefret, yalnızca nefret doğururken, sevgi de sevgiyi getirir. O nedenle, her daim sevgi dilini kullanmalı ve huzurun hâkim olmasına katkıda bulunmalıyız.

PKK’nın terör eylemlerinde şehit olan tüm kahramanlarımızı rahmet ve minnetle anıyor, bugünlere onların gösterdiği fedakarlıklarla ulaşabildiğimize inanıyoruz. Ruhlarına birer Fâtiha göndermeyi unutmuyoruz.

“`

Related Posts

E-atık toplanacak eğitime dönüşecek

Vodafone, WWF-Türkiye ve Habitat Derneği sürdürülebilirlik için ‘Dünya İçin Lazım’ projesini başlattı. Projeyle ilk bir yıl içerisinde 15 ton e-atık geri dönüştürülecek ve 60 bin kişiye doğa eğitimi verilecek.

Cumhurbaşkanlığı atama kararları Resmi Gazete’de yayımlandı: 7 üniversiteye rektör atandı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yapılan atamalara ilişkin kararlar, Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre Cumhurbaşkanı Erdoğan 7 üniversiteye rektör atadı.

AB’nin dış ticareti martta 35,3 milyar euro fazla verdi

Eurostat verilerine göre AB ülkeleri mart ayında 35,3 milyar Euro dış ticaret fazlası verdi.

Uydu tabanlı sayaç okuma sistemi hayata geçirildi

Uydu tabanlı sayaç okuma sistemi hayata geçirildi

TÜİK açıkladı: Genç nüfusta düşüş sürüyor!

Türkiye’de genç nüfusun toplam nüfusa oranı giderek azalıyor. AB ülkeleriyle karşılaştırıldığında ise gençlerin oranı hâlâ yüksek seviyede. Gençlerin istihdam, eğitim ve mutluluk düzeyleri dikkat çekici farklar barındırıyor.

Borsa güne yatay başladı

Borsa güne yatay başladı